31 Aralık 2014 Çarşamba

Syriza ve muhtemel borç konferansı

“Moorgate’ten devam edip Prince sokağına girdiğimizde konferans mekanına birkaç yüz metre kaldığını fark eden delegasyonumuzun en yaşlı üyesi bir kahve molası için durup dinlenme zamanı olup olmadığını sordu. Asık suratlı maliye bakanları ve bankacılarla toplantı salonuna girmeden önce pek vakit geçirmek istemediği her halinden belliydi. Belki de son kez notlarına bakıp silinmesi gereken borç miktarına ilişkin daha keskin cümleler kurmayı arzuluyordu.”

17 Aralık 2014 Çarşamba

Küresel Kriz "Derinleşirken": Rusya Ekonomisi Çöktü!

Rusya ekonomisinde yaşanan dünkü çöküş, Rusya için derin bir ekonomik daralma sürecinin başlangıcı olacak. Bu yazıda (i) Rusya'daki çöküşü sağlıklı bir şekilde değerlendirebilmek için, krizi uluslararası konjonktürün içine yerleştirmemiz gerektiği, (ii) Rusya krizinin nedenleri, (iii) Krizi tetikleyen petrol fiyatlarındaki düşüşün ABD komplosu olup olmadığını konuları üzerinde durarak, (iv) Rusya'daki çöküşün küresel krizin derinleşmesinin sonuçlarından biri olduğunu ileri süreceğim.

2 Kasım 2014 Pazar

Ekonomi Yönetiminde Sıkışma-II: Talih Bir Kez Daha Hükümetin Yüzüne Gülecek Mi?

Önceki yazıda, Türkiye ve dünya ekonomisindeki gelişmelerin sonucunda 2015 yılında bir yandan ekonomik büyümenin tempo kaybetmeye devam etmesi, diğer yandan da enflasyondaki artşın sürmesi senaryosunun kuvvetli bir ihtimal olarak karşımızda durduğuna işaret etmiştim. Bu gelişmeler sonucunda ekonomi yönetiminin hareket alanının daralabileceği ve  hükümet üzerinde ekonomik sorunların baskısının daha da artabileceği ihtimali üzerinde durmuştum. Bu yazının konusu, hükumetin elinde bu sıkışma tablosuna müdahale edebilmek için var olan seçeneklerin neler olabileceği. Uluslararası konjonktürdeki gelişmeler, hükümet açısından önceki yazıda işaret ettiğim olumsuz tabloyu dağıtabilir mi? sorusu, bu yazıda değineceğim ikinci konu olacak.

14 Ekim 2014 Salı

Lütfen Kemerlerinizi Bağlayınız: Küresel Krizin Yeni Aşamasına Geçiyoruz!

2008 küresel ekonomik krizi hala sürüyor. Geçtiğimiz hafta uluslararası kurumlar tarafından üst üste açıklanan raporlar, önümüzdeki dönemde krizin yeni bir aşamasına geçiyor olduğumuza işaret ediyor. Yeni aşamanın ayırt edici özelliği, krizin yayılması değil derinleşmesi. Bu yeni aşamada dünya ekonomisi açısından kilit öneme sahip üretim üslerinin yavaşlamaya başlaması en önemli gelişme. Derinleşen dünya krizinin siyasi ve sosyal etkilerinin ağırlaşması ise kaçınılmaz. Doğrudan bir nedensellik kurma konusunda aceleci davramamalı ancak başta Orta Doğu olmak üzere, farklı bölgelerdeki gelişmeleri izlerken arka fonda dünya ekonomisinin temel eğilimlerini göz önünde tutmak gerek.

15 Eylül 2014 Pazartesi

Ekonomi Yönetiminde Sıkışma-I: 2015 İçin Bir Düşünce Egzersizi

Türkiye ekonomisine ait 2014 yılı 2. çeyrek verileri açıklandı. Bu yazı, mevcut verilere dayanarak önümüzdeki dönem ekonomik gelişmelerin neler olabileceğine dair bir düşünce egzersizi niteliğinde. Sonucunu şimdiden söyleyeyim: 2015 içinde, Ocak 2014'ün koşullarına geri dönebiliriz.

4 Eylül 2014 Perşembe

Kamu borcunda pari passu, ya da sermayenin ayakbağı eskiden nasıl bir kozdu? (II)

İlk kısımda pari passu (eşit davranma) maddesinin yatırımcılar ama özellikle hedge fonları açısından devletleri, borçlarını tamamen ödemeye zorlama ya da yeniden yapılandırma koşullarından daha avantajlı ödemeler koparma amacıyla kullanılmaya başlandığını belirttik. Bu pratik 1990’lardan itibaren yayıldı. 2005 sonrasında Arjantin yapılandırmasını takiben dava sayısında fırlama yaşandı. ABD Yüksek Mahkemesinin Haziran ayındaki onaması o zaman başlayan sürece ilişkin olsa da Arjantin’in Temmuz sonundaki temerrüt kararı bu anlayışa darbe vurmuş görünüyor. Ancak Arjantin’in varlıklarına el koymak üzere çeşitli ülkelerde davalar açan fonlarla hukuk mücadelesi daha uzun yıllar devam edecek. Buna karşın benzer belirsizliklerin yaşanmaması için çerçeve ihtiyacı söz konusu. Çünkü çeşitli tazminat ve ödemelerle süregiden bu hukuki mücadele büyük resmin sadece bir boyutu.

3 Eylül 2014 Çarşamba

Kamu borcunda pari passu, ya da sermayenin ayakbağı eskiden nasıl bir kozdu? (I)

Kamu borç kağıtları birçok finansal işlem için referans teşkil eden ve güvence unsuru olarak kabul edilen menkul kıymetler. Ancak kıymetin simgelediği borcun öden(e)memesi durumunda, tarih boyunca birçok kez olduğu üzere çıplak güç kullanımından yaptırımlara, sermaye boykotundan piyasalarda marjinalleştirilmeye çeşitli uygulamalar gündeme gelebiliyor. Siyaset onyıllardır ticari bir sözleşme olarak kabul edilen bir anlaşmanın maddelerinin nasıl yorumlanması gerektiği üzerinden kopan fırtınalarla yol aldığı gibi, kavganın yansımaları yaptırımlar ve mücadele ile alakalı bir şekilde doğrudan gündelik hayatlarımıza etki ediyor.

15 Ağustos 2014 Cuma

Avro Bölgesi'nde deflasyona doğru

Şubat ayında krizotlarıblogspot.com’daki değerlendirmelerin zemin hazırladığı Finansallaşma, Borç Krizi ve Çöküş isimli kitabımıza son paragrafları eklerken Dünya ekonomisinde uluslararası finansal kuruluşların bir umut olarak tutunduğu zayıf toparlanmadan bir olasılık olarak bahsetmiştik. Toparlanma sonrası FED faiz kararları ve parasal genişlemenin sona ermesi 2014 boyunca ve özellikle sonlarda aralarında Türkiye’nin de bulunduğu orta gelir düzeyindeki ülkelerde büyük oynaklıklara yol açabilirdi. Ancak başka bir senaryo da konuşulmaktaydı:

2 Ağustos 2014 Cumartesi

Arjantin Akbabalara Karşı!

31 Temmuz günü, Arjantin hükümeti ile uluslararası hedge fonlar arasındaki görüşmelerde anlaşmaya varılamadı ve sonuçta hükümet var olan borçlarının bir kısmını ödemeyeceğini ilan etti. Mesele henüz çok yeni ve yorumlamak için zaman gerekiyor ancak şunu belirtelim, bu kısmi temerrüt Arjantin’in borçlarını geri ödemek için yeterli parası olmadığı için gerçekleşmedi. Yaşanan daha çok finans kapitalin Arjantin hükümetiyle giriştiği güç mücadelesinin sonuçları. Böyle bir gelişmenin yaşanması, özellikle yüksek borçluluk altında ezilen Yunanistan gibi ülkeler için bir örnek oluşturması açısından önemli. Ancak buradan bir “neoliberalizme karşı direniş” çıkarmak için aceleci olmamak gerekir.

18 Temmuz 2014 Cuma

Kutsal Ruh, Merkez Bankası ve Piyasaya İman

Geçen hafta Portekiz’de Banco Espírito Santo (BES ya da Kutsal Ruh Bankası!) üzerinden Avrupa’da spekülatif bir dalga oluştuğunu gözlemledik. Bir İspanyol Bankası’nın tahvil ihracından vazgeçmesi, Yunan tahvillerine talebin azalması ve Avrupa’da borsa düşüşleri ile birleşince yeni bir kriz başlangıcı düşüncesi görünür oldu. Ancak aynı günlerde finansal oynaklıklar sonrası görülen bir olgu olarak yine uluslararası piyasalar ve fonlardan Portekiz tahvillerine destekler de geldi.

11 Temmuz 2014 Cuma

Sıradaki Kriz Gelsin: Bu Sefer Portekiz!

10 Temmuz günü Portekiz’in en büyük bankasının kağıtlarının borsada işlem görmesi askıya alınınca, Avrupa’da 2008’den beri hiç dinmeyen finansal dalgalanmalara bir yenisi daha eklendi. Konunun ekonomik ve politik yönlerine aşağıda değineceğim ancak Portekiz’deki gelişmelerin malum olanı bir kere daha ilan ettiğini baştan belirtmek gerekir: Kemer sıkma politikaları öldü, ancak cenazeyi kaldıracak "mezar kazıcılar" henüz ortada görülmediğinden durum giderek kötüleşiyor!
 

1 Temmuz 2014 Salı

Kriz Sürüyor, Bu Sefer Bulgaristan

Geçtiğimiz hafta Bulgaristan'da yaşanan finansal panik, Avrupa'da krizden çıkış için gösterilen onca çabaya rağmen hem finansal sistemin hem de ülke ekonomilerinin ne kadar kırılgan olduğunu gösterdi. Finansal sistemin kilitlenmesini önlemek için Bulgaristan bankacılık sistemine 2.3 milyar avroluk bir desteğin enjekte edilmesi, Avrupa Komisyonu tarafından onaylandı. Peki Bulgaristan krizinin yayılma ihtimali var mı? İste korkutan soru bu.

25 Haziran 2014 Çarşamba

Soğuk Havalar ABD'yi Çarptı: Ekonomi 2,9 Küçüldü!

ABD ekonomisi verilere göre ilk çeyrek büyümesi (küçülmesi), 2009'dan bu yana en kötü durumda: ekonomi ilk çeyrekte yüzde 2,9 daraldı. Ekonominin iyiye gittiği ve FED'in miktarsal genişleme programını aşamalı olarak daralttığı bir dönemde gelen bu rakam, ABD ekonomisini izleyenler için bir sürpriz olarak algılandı. Küçülmenin nedenleri ile ilgili olarak, ilk üç ayda hava koşullarının kötü olması argümanı o kadar çok tekrarlandı ki, verilere bakma ihtiyacı duydum.Gerçekten de Ocak-Mart arasında hava çok soğuktu. Ancak bu ekonominin yüzde 2,9 küçülmesi için yeterli bir sebep mi?

26 Mayıs 2014 Pazartesi

Ekonomik Kriz ve Yükselen Aşırı Sağ: Avrupa Seçimlerini Nasıl Okumalı?

Dün (25 Mayıs) sonlanan Avrupa Parlamentosu seçimlerinin en önemli sonucu aşırı sağın yükselişi oldu. İlk gelen sonuçlara Aşırı sağcı Ulusal Cephe Fransa'da yüzde 25 oy aldı. Danimarka, Avusturya, Macaristan, Finlandiya ve Yunanistan aşırı sağcı partilerin oy artırdığı ülkeler arasında yer aldı. Birleşik Krallık'ta ise göçmen karşıtı parti (UKIP) oylarını yüzde 11 artırarak birinci oldu. Buna karşılık Avrupa'da sola ait en iyi haber, krizle cebelleşen Yunanistan'dan ve İspanya'dan geldi. Yunanistan'da Syriza oyunu artırarak birinci parti olmayı başardı, İspanya'da Podemos hareketi ise büyük bir başarı göstererek ilk kez katıldığı seçimde yüzde 8 oy almayı başardı ve ekonomik krize ve kemer sıkma politikalarına karşı geniş kitlelerin sesi oldu.  Seçim sonuçlarının her bir ülke için değerlendirilmesi önemli. Ancak burada iki noktaya değineceğim: İlki, seçim sonuçları ekonomik kriz bağlamında değerlendirilmesi gerekliliği. İkinci de, sosyal demokratların neoliberal kemer sıkma tedbirlerini uygulamalarının sağın yükselişindeki önemli etkenlerden biri olduğu.

14 Mayıs 2014 Çarşamba

İşçi Ölümlerinin Önüne Nasıl Geçilebilir? Emek Hareketi İçin Hatırlatmalar

Bu satırları yazarken Soma'daki faciayla ilgili elimizde olan son bilgi, 232 işçinin öldüğü, 80 yaralı olduğu ve göçük altında hala yüzlerce işçinin bulunduğu idi. Hiç kuşku yok ki, Çetin Uygur'un söylediği gibi "tarihin en büyük iş cinayetiyle karşı karşıyayız".Soma'da yaşananlar ilk değildi, ancak ölümleri sistematik katliamlar halinden çıkarmak mümkün. Nasıl mı?

Bunu açıklamak için öncelikle kısaca Türkiye'de madencilik ve kömür sektörünün ekonomideki yerine bakacağım, ardından da iş cinayetlerinin artışına işaret edip, işçi ölümlerini yaratan temel mekanizmanın ne olduğunun altını çizeceğim. Sonrasında da işçi ölümlerinin önüne nasıl geçilebileceğini ve bu konudaki taleplerin neler olabileceği üzerinde duracağım.

20 Nisan 2014 Pazar

Yeni "Örtülü Ödenek" Mi Geliyor?

Şubat başında, olası krize hazırlık olarak hükümetin özel sektörün borcunu devralabileceğine işaret etmiştik. Dün (19 Nisan 2014) Resmi Gazete'de yayımlanan yönetmeliğe göre bu olasılık gerçekleşti. Artık özel sektör borçlarına Hazine garantisi getiriliyor. Peki, iki kritik seçim yaklaşırken bunun anlamı ne?

3 Nisan 2014 Perşembe

AKP’nin Yeni Kurtarıcısı Avrupa'nın Krizi Mi Olacak?


Avro Bölgesi’nde son açıklanan enflasyon rakamları, Avrupa’da deflasyonun giderek artan bir risk olarak ortaya çıktığını gösterdi. Avrupa Birliği Merkez Bankası ise buna izin vermeyeceklerini ve ellerinde araçları kullanabileceklerini açıkladı. Bu gelişmeler, eğer yeni bir parasal genişleme dalgası ile sonuçlanırsa, devlet krizi ile sıkışmış olan AKP için bir hayat öpücüğü işlevi görebilir.

27 Şubat 2014 Perşembe

Yabancı Sermaye, AKP ve Demokrasi

27 Şubat itibariyle, BİST'teki yabancı yatırımcı payı yüzde 61'e geriledi. Bu 2005 yılı Temmuz ayından itibaren en düşük pay. Bu 9 yılda ABD'de yaşanan 2008-9 krizi ve 2011'de yoğunlaşan Avro Bölgesi krizleri gibi çok önemli gelişmeler yaşandı. Ancak yabancı yatırımcı bunlar yerine son dönemde yaşanan gelişmelerden daha çok etkilenmiş gibi görünüyor.

13 Şubat 2014 Perşembe

2014’e Girerken Küresel Güney’de Ekonomik Kilitlenme: Çalışanlar Nasıl Etkilenecek?


“Yükselen piyasalar” olarak kodlanan ülkelerde yaşanan sert devalüasyonlar, Çin’in ekonomik büyüme temposunun azalması, Avro Bölgesi’nde artan deflasyon riski ve ABD’de bir türlü toparlanamayan ekonomik büyüme 2014’ün ilk ayında göze çarpan gelişmelerdi. Türkiye’de ise devlet krizinin eşlik ettiği seçim sürece ve buna eşlik eden yavaşlayan bir ekonomik büyüme temposuna tanıklık ediyoruz. Son olarak 7 Şubat’ta gelen uluslararası kredi değerlendirme kuruluşu Standart&Poors’un Türkiye’nin kredi notu görünümünü durağandan negatife çevirmesi haberi, önümüzdeki dönemin ekonomik büyüme için çok da parlak olmadığına işaret ediyor.

Bu yazıda, 17 Aralık ile başlayan yolsuzluk ve rüşvet operasyonu ve bunun giderek bir devlet krizine dönüşmesi süreci olmasaydı da, Türkiye’nin küresel ekonomik dalgalanmadan yine de etkileneceğini, devlet krizinin ise, sadece bu etkiyi daha da derinleştiren ve büyüten bir unsur olarak ele alınması gerektiğini ileri süreceğim. Bu çerçeveden hareketle yaşanan tüm bu gelişmeleri daha iyi anlayabilmek için önerim bir adım geri çekilerek şu temel sorulara yanıt aramak: Yeni bir ekonomik krize mi giriyoruz? “Yükselen piyasalar” krizi 2008 krizi ile bağlantılı mı? Olası krizin mekanizmaları neler olabilir? Ve bu krizden çalışanlar nasıl etkilenecek?


29 Ocak 2014 Çarşamba

Küresel Krizde Yeni Aşama, Merkez Bankası Kararları ve Yaklaşan Krizin Adını Koymak



Geçtiğimiz hafta TL, Dolar karşısından, Arjantin Peso’sundan sonra en hızlı değer kaybeden para birimi olunca 27 Ocak akşamı, merkez bankası para politikası kurulunu olağanüstü toplantıya çağırdı ve sonuçta sert faiz artırımı kararları aldı. Bankanın aldığı kararları ve bu kararların olası etkilerini anlayabilmek için, meseleyi dünya ve Türkiye ekonomisinin temel dinamiklerini hesaba katan bir konjonktür analizinin içine yerleştirmek isabetli olacaktır.

25 Ocak 2014 Cumartesi

Dünya Krizi Derinleşirken Türkiye Ekonomisi


21. yüzyılın ilk büyük ekonomik krizi, 2008 yılında kapitalist sistemin merkezinde, ABD’de patlak verdi. Ekonomik büyüme oranlarındaki gelişime bakıldığında günümüzde dünya ekonomisinin krizin etkilerini atlatmaktan uzak olduğu, hatta 2013’teki gibi 2014’te de ekonomik büyüme temposunun azalmaya devam edebileceği görülüyor. Böyle bir konjonktürden Türkiye’nin etkilenmemesi olanaksızdır. Ancak bu etkinin boyutunu, Türkiye ekonomisinin yapısal dinamikleri ve mevcut devlet krizinin ne yönde gelişeceği belirleyecektir. Bu yazıda meselenin ekonomik yönün odaklanacağız.

2 Ocak 2014 Perşembe

Biri 2014 İçin Kriz Yılı Mı Dedi?



Hükümet-Cemaat arasındaki iktidar mücadelesi, her geçen gün hükümet krizi düzeyini aşarak devlet krizi düzeyine erişiyor. Son olarak hükümet, Danıştay’ın idarenin işlem ve eylemlerini denetleme yetkisini kısıtlamak yani, yürütmenin gücünü daha da artırmak istiyor. Yeni yılla beraber hükümeti zora düşüren ilk gelişmeyse, “tır krizi” oldu. Peki, bu tabloya ekonomik kriz eklenirse ne olur?